Socialize

FacebookTwitter

>’Kitap denince nasıl bir imge oluşuyor, ne duyumsuyorsun,’ diyorum. ‘Kitap benim için.. damarımdaki kanım,’ diyor. Lokman Kaya söyleşisi; 41.yayın

>Aslıhan pasajı salt bir kent tarihi için bellek değil. Aslıhan bir ülke tarihi için bellek olma hedefini sürdürüyor.

Çok uzakta değil. Hemen Galatasaray Lisesi ile oluşan dört yola en yakın bir yanı ile. Öteki bir yanı ile ‘Çiçek Pasajı”na sır gibi sınırdaş. Sınırdaş yerine sırdaş dersem karşı çıkan olur mu? Karşı çapraz köşede İngiltere Büyük Elçiliği eski giriş kapısına yakın bir yer. Sanırım orayı bulmak çok zor olmayacak. Burası neden önemli? Bellek hazinesi var burada da ondan! Bellek hazinesi de olur mu demeyin!

Hergün biraz daha artan kitaplar, bellek kutuları olarak meraklılarına sunuluyor burada. Eski sözcük ‘hafıza’ yerine bellek odası, bellek kutusu, ya da bellek, sözcüğü yaygınlaştı. Aslıhan bir hafıza odası değil, kayıt altına alınmış, basımı yapılmış bilgiler toplamı için bellek olmaktadır bu ülkeye. Bellek yerine şöyle ki define, ya da hazine diyebiliriz Aslıhan için. Fakat bu kez, defineciler farklı bir algı ile yola çıkar ve Aslıhan, farklı bir çalışma alanı olur. En iyisi yine kitapçılar, sahaflar çarşısı olarak anımsayalım burayı.

Burada çalışanlar, gönül koymuşlar bu işe, seve seve yola çıkmışlar. Kitap/insan diyorum onlara. Bu gönüllülerden Lokman Kaya konuk bugün. Mustafa Güzelgöz’ü idol olarak kabul etmiş. ‘Ürgüp bölgesinde eşekli kütüphanecilik yapmıştı,’ diyor.

‘Onu bir gazetede okumuştum ve çok etkilenmiştim. O gazete parçası hiç aklımdan çıkmadı. 2007’de bir otobüs aldım, kredi çektim, içinin koltuklarını söktüm, katlı raf yaptım, kitap doldurdum. Ege Marmara, Dersim’e kadar gidip 7000 kitabı ücretsiz dağıtıp geldim.’

‘Kitap denince nasıl bir imge oluşuyor, ne duyumsuyorsun,’ diyorum. ‘Kitap benim için.. damarımdaki kanım,’ diyor.

Nasıl! Şaşırdınız mı? Öyle kitap ortamına da doğmamış. Malatya, Arapkir, Eymir köyü doğumlu. Söyleşiyi izliyoruz.

Sevgi, içtenlik…

Tekin SonMez, 11 Ağustos 2011, Beyoğlu, İstanbulLokman Bey, çocukluk.. çevre, kimler vardı, baba ,anne, kitaplar.. nasıl bağlandın kitaba? Kitap mı seni çekti?

Kitap beni çekti, ilkokul üçte başladı kitap tutkum aslında.

Hangi kitap seni çekti, nasıl bir kitaptı bu?

Malatya’da Cumhuriyte İlkokulu üçüncü sınıfta Türkçe hocamız Sevgi Peker bana Sefilleri’i vermişti. Evet, ve çok iyi okuyordum, o zaten beni bağladı, peşinden işte buradayım. Sonrası işte, peşinden neyi okumuştum, Ana’yı okudum dördüncü sınıftı sanırım. Peşinden Bitmeyen Kavga’yı okudum ve Halkevlerine gidip gelmeye başladım…

Lokman Bey, amca dayı, ailede kitap merakı var mı?

Yok, bir tek bende var. Yok! Benim köyümde, Malatya Arapkir Eymir köyü bir tek bende var, diyebilirim.

Damarımdaki kan oluyor, dedin, Lokman Bey!

Evet! Onsuz yaşam olmaz diyorum. Bu büyülü dünyaya girmeyen yaşamıyor, diyorum. Kitapların büyülü dünyasına girmeyen yaşamıyor demektir benim için.

Seni çok etkileyen yazarlardan adlar anımsıyor musun?

Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Kemal Tahir, Orhan Kemal, onlar benim için idol oldular. Tabii ki, yabancı yazarlardan Gorki, Hemingway, Balzak, Boris Peternak…

Yaşayan sahaflardan idol olan üç isim verir misin?

Halil hocam vardır, Turkuaz sahaf vardır, yukarıda Cihan abimiz vardır. Nadir sahaf vardır, iyi insanlardır.

İkinci el kitapların kaderiyle ilgili şeyler işitiyoruz, nerden geliyor bu kitaplar, nasıl oluyor?

İşte mesela haber veriyor, eşi geliyor diyor ki, ‘kitaplardan kurtulmak istiyorum’ ya da çocukları geliyor.

Eşi.. kocası ölünce başlayan öykü değil mi?

Evet, evet. Yani çok kötü oluyor aslında anlatması da kötü ama… işte bir yıl önce yaşlı bir teyzem geldi, ve dedi ki evlat kitaplar var, alır mısın? Eve girdim, çok güzel kitaplar, dedim ne istiyorsunuz? Dedi aman, al git, hiçbir şey istemem! Teyzeciğim çok değerli bunlar! Yok, yok, dedi, bu çöplerden kurtulayım, para istemiyorum dedi. Üzülerek aldım getirdim…

Kitap hastalığı diye bir şey söylüyorlar. Var mı böyle bir şey?

Şöyle bakıyorum ben ona, kitap tutkusu başladığında bir daha ayrılamıyorsun. Geriye dönüş yok. Yok yok yok. o tozu yuttuğunda, geriye dönüşü yok.

Lokman Bey çeşitli adlar veriliyor bunun adını koyalım mı? Tutku.. aşk düzeyinde mi?

Aşktan daha farklı, bu çok daha özel bir şey yani. Kitapla kurulan bağ kopmaz yani, koparsa zaten o bağı kuran kişinin yaşamıyor olması gerekiyor. Evet, yani o kadar net, yani ben diyorum, benim kanım, kitaplar, diyorum.

Otobüsü kitap doldurdum, dedin. İkinci el kitaplar değil mi?

İkinci el ama kredi çektik şimdi toparlamaya çalışıyoruz, otobüsümüz duruyor. Mustafa Güzelgöz, neden o gün eşekle yapmış da biz bugün bunu arabayla yapmıyoruz dedim. Ve çok da güzel oldu, çok da memnunum. Şu an param olsa Tekin Bey, bir trilyon gene yatırır gene giderim.

Dağıttığın hangi kitap ne olursa olsun mu?

Dağıttığım kitaplar beni hep mutlu etmiştir. Hiç farketmez, yeter ki o çocukların gözündeki ışıltıyı yakalamak.. yeterli…Söyleşi; Lokman Kaya / Tekin SonMez, Temmuz 2011, Galatasaray İst.

Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *